Gün içinde küçücük rutinini sürdürüp her şeyi gayet de iyi sanırken, kendini gördüğün bazı anlar vardır, eğer şansın varsa o anları görmezden gelebilirsin, ama onları fark etmeye, diğer anlardan ayırmaya ve anlamlandırmaya kalkarsan artık gün bildiğin gibi değildir. Sonra ne yaparsan yap günü, neredeyse gülümseyerek sürdürdüğün rutinine geri çekemezsin. Önce gözlerin dolar, eğer yanında biri varsa baktığın yere bakar, ama bir şey görmez “noldu ki şimdi” bile diyebilir. Bir şey diyemezsin, açıklayamazsın, zaten anlamsız gelecektir, o farkındalık tuzağına düşmemiş ve gününü mutlu geçirmektedir. Eğer yalnızsan ağzından bir “eyvah” çıkar inler gibi, ama önüne geçemezsin. Bunu başarmakta üstüne yoktur basit bir aynanın, nasıl gücü yeter bilinmez, ama yanlışlıkla kendinle göz göze gelmen sana birdenbire hayatın boyunca yaptığın küçük büyük bütün yanlışları hatırlatır. Dışarıdan geçen yorgun bir teyze nefes nefese kalıp soluklanmak için durduğunda sana üzdüğün ve yalnız bıraktığın insanların hepsini hatırlatır, ki sayıları iki bile olsa teyzenin varlığında çoğalmış neredeyse bini bulmuştur. Hadi bunlar neyse de bazen bunu buğulanmış bir pencere, trafiğin ortasında kalmış çalışmayan bir araba, yanmış bir yemek, eski bir gazete bile başarabilir. Artık ne yaparsan, ne kadar çok “kafama öksürmek zorunda değildin baba” diyen ve saçını bir öksürükten temizlemeye çalışan çocuğu düşünüp gülümsemeye çalışsan da boş.. |